Çin ile Filipinler arasındaki gerilimler, Filipinler’in Güney Çin Denizi adaları ve deniz yetki alanları üzerinde iddialarda bulunması nedeniyle daha da alevlendi. Konuyla ilgili olarak, Pekin Teknoloji Enstitüsü Hukuk Fakültesi’nde profesör olan ve Pekin Üniversitesi Beşerî Bilimler ve Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde misafir profesörlük görevini yürüten İrlandalı uluslararası hukuk profesörü Anthony Carty, Global Times gazetesine röportaj verdi.  Profesör Carty, verdiği röportajda resmi İngiliz ve Fransız arşivlerinde yaptığı incelemelere göre Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki egemenliğinin tartışılmaz olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Arşivler, bir bütün olarak ele alındığında, İngiliz ve Fransız hukuk uzmanlarının, uluslararası hukuk bölgesi olarak Xisha Adaları (Paracel Adaları) ve Nansha Adaları’nın (Spratly Adaları) Çin toprağı olduğu görüşünü ortaya koyuyor.”

Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki konumuna dair yaptığınız resmi arşiv araştırmaları sonrasında Güney Çin Denizi’nin Tarihi ve Egemenliği kitabını yazdınız. Peki bu arşivler Çin’in denizcilik iddialarını nasıl destekliyor? sorusunu Profesör Carty şöyle yanıtladı:

“Bunlar 1880’lerden 1970’lerin sonlarına kadar uzanan karmaşık arşivler. Anahtar arşivler muhtemelen Fransızlara ait, İngilizler Fransızları ve Çinlileri gözlemliyor. Bir bütün olarak ele alındığında arşivler, İngiliz ve Fransız hukuk uzmanlarının uluslararası hukuk alanı açısından oldukça gizli bir konu olan Xisha Adaları ve Nansha Adaları’nın Çin toprağı olduğu yönündeki görüşe sahip olduklarını gösteriyor. Klasik Batılı uluslararası hukuk açısından bakıldığında bu çok önemlidir. İki dünya savaşı arasındaki dönemde Fransa’nın en önemli Dışişleri Bakanı olan ve 1918’den 1932’de ölünceye kadar çoğu zaman bu görevi yürüten Fransa Dışişleri Bakanı Aristide Briand, Xisha Adaları’nın açıkça Çin’e ait olduğu görüşünü benimsemişti. Daha sonra Uluslararası Adalet Divanı’nda yargıç olarak görev yapacak olan Dışişleri Bakanlığı’nın bağımsız hukuk danışmanı Fransız Jules Basdevant’a bu konu hakkında danıştı. Ayrıca, Palmas Adası davasına göre Xisha Adaları’nın Çin olarak tanındığını yazdı. Fransız hukuki tavsiyesi, Fransa’nın Spratly Adalarını hiçbir zaman tam olarak işgal edemediği ve 1956’da onları tamamen terk ettiği yönündeydi. 1930’larda bu Spratly Adalarının aslında her zaman Hainan ve Guangdong’dan gelen Çinli balıkçılara ev sahipliği yaptığını fark ettiler. Adaların hiçbir zaman Vietnam ya da Filipinler ile bağlantısı olmamıştı. Fransız müdahaleleri Vietnam için değil, Fransa Devleti adına yapılmıştı. Daha sonra, mevcut tüm Fransız ve İngiliz kayıtlarından yararlanarak 1974’te İngiliz Kabine kayıtlarının bir parçası ve yasal bir konum olarak onaylanan Spratly Adalarının (Nansha Adaları) sahiplerinin Çinliler olduğu yönünde kesin bir sonuca varan da İngilizlerdi.”

“Buna rağmen şu an ABD’nin küçük müttefikleri olan Fransa ve İngiltere günümüzde bu adaların Çin’e ait olduğunu bilmemezlikten geliyorlar ve Çin’in anlaşmazlığı tahkime götürmeye hazır olması gerektiğini söylüyorlar. Çin’in bu adaların kendisine ait olduğu konusundaki ısrarı “iddialı” ve hatta “saldırgan” olarak adlandırılarak Çin hegemonik hırsları olan “revizyonist” bir güç olarak tasvir ediliyor. Bu araştırmanın amacı ise bunun Fransızların ve İngilizlerin hukuki tarihsel hafızasının bir parçası olmadığını ve gerçekten Çinlileri desteklemeleri gerektiğini ortaya koymaktı. Temel olarak, komşularının sinirlerini yatıştırmak için diplomatik olarak gerekli olan her şeyi yapmanın Çin’e bağlı olmadığı konusunda katı bir hukuki tutum benimsiyorum. Hukukun üstünlüğünü kabul etmek tüm bu ülkelerin elindedir ve hukukun üstünlüğü adaların Çin’e ait olduğunu söylüyor. Fransız arşivlerinde çok önemli bir belge var. O belge de 1974 yılında Fransa’nın Pekin Büyükelçisinin o zamanki Fransa Başbakanı’na yazdığı, Güney Çin Denizi’ndeki tüm bu huzursuzluğun Fransa’nın müdahalesinden ve Amerikalıların, Çin’i utandırmak amacıyla Vietnamlıları iddialarda bulunmaya kışkırtmasından kaynaklandığını söyleyen bir mektup. 1950’lerin ortalarında ABD Ulusal Arşivinde de bir kayıt var. Bu kayıtta da bir ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşarı, Filipinlilerin Spratly Adaları (Nansha Adaları) üzerinde hiçbir iddiası olmamasına rağmen, onları Komünist Çin’i bölgeden uzak tutmak için bir iddiada bulunmaya teşvik etmenin ABD’nin çıkarına olduğunu söylüyor.”

“Sonuç olarak Çin bu ülkelere istedikleri tavizleri vererek onları sakinleştirdiğinde değil, insanlar Çin’in yasal haklarını kabul ettiğinde barış olacaktır.”

Güney Çin Denizi anlaşmazlıklarının dış aktörler tarafından tamamen hukuki perspektiflerden ziyade stratejik değerlendirmelere dayalı olarak istismar edilmesini nasıl görüyorsunuz? sorusunu şöyle yanıtladı:

“Bütün bu anlaşmazlığın tamamen Amerikalıların Çinlilerin hayatını zorlaştırmaya çalışmalarıyla ilgili olduğuna kesinlikle şüphe yok. Çin’e karşı artan saldırganlık ve dünyadaki sözde demokratik toplum tarafından Çin’in günah keçisi ilan edilmesi dehşet verici.”

Çin ile Filipinler arasındaki gerilim, Güney Çin Denizi sorunu nedeniyle geçen yıldan bu yana arttı. Sırasıyla Çin ve Filipinler’in Güney Çin Denizi’ndeki anlaşmazlıkları ele alma biçimini ve genel politikayı nasıl yorumluyorsunuz? sorusunu ise Profesör Carty şöyle yanıtladı:

“Bu benim için gerçekten hukuki bir soru değil. Hukuki sorun, Filipinler’in Spratly Adaları (Nansha Adaları) üzerinde hiçbir hukuki iddiasının olmamasıdır. Filipinlilerin Nansha Adaları üzerindeki iddiası saçmadır. Bu benim alanımın dışında, ancak ABD’nin Filipinler’i fethettiğinden ve 1900’de Filipin bağımsızlık hareketini ortadan kaldırdığından beri Filipin politikalarına müdahale ettiği ve onları şekillendirdiği açıktır. Amerika’nın Filipinler’e yönelik tutumu çok uzun zamandır oldukça sorunluydu, ancak Filipinler’in kendisi de bölünmüş bir toplumdu. Şu anda Filipin toplumunun daha zengin unsurları olarak Çin yanlısı ve Amerikan yanlısı unsurlar var. Bu iki grup da şu anda siyasi yükselişteler. Bu durumun da temelde Çin ile Amerika arasındaki stratejik bir mücadele olduğunu kabul etmek gerekiyor. Uzun vadede Amerika’nın kaybedeceğini düşünüyorum. Çin için en iyi strateji sakin kalmak olacaktır. Benim tavsiyem, hukuki durumun vurgulanması ve bunun geniş çapta bilinmesinin sağlanması olacaktır. Çin’in “iddialı ve saldırgan” bir güç, “revizyonist” bir güç olduğu iddiası ise tamamen iftira niteliğindedir. Bu iddia çok endişe verici çünkü Batı’nın Çin’e karşı güç kullanma isteğini ima ediyor ve her türlü uygar diplomasinin tamamen çöküşünü temsil ediyor.”

Muharrem ÖZAYDIN

Deniz Siyaseti ve Stratejileri Araştırmacısı

By Muharrem ÖZAYDIN

Savunma sanayi & Deniz Siyaseti ve Stratejileri Araştırmacısı.